FİRMALAR SADECE YAŞADIKLARI ZORLUK KADAR AR-GE PROJESİ VERMENİN BAŞARI VE MUTLULUĞUNU YAŞARLAR

Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK

Ulusal ve Uluslar arası Ar-Ge ve Yenilik Hibe
Fonları Uygulayıcısı, YMM

www.abdanmerymm.com

abdanmer@gmail.com

MEVCUT DURUM

Ar-Ge ve Yenilik faaliyetleri konusunda TÜBİTAK, KOSGEB ve H2020’ye  proje verilmesine ilişkin firma ziyaretlerinde çoklukla şu şikayetleri duyuyoruz:

– Biz üretimle uğraşıyoruz, Ar-Ge’ye ayıracak zaman ve elemanımız yok, bu işe bir mühendis ayıramayız,

– Biz şimdiye kadar devletten beş kuruş hibe almadık, hep kendi öz kaynaklarımızla yaptık,

– Proje yazmak zor, kabul edilse bile hibeyi almak için çok doküman hazırlamak lazım, prosedürü ağır,

– Proje yazmada yardımcı olan danışmanlar var, nasıl güvenelim? Önce hibe çıksın sonra hakkınızı alın diyoruz, kabul etmiyorlar,

– Proje yapanlardan duyuyoruz, bazen alınan hibeyi faiziyle geri istiyorlar,

– Proje bütçesinin çok az kısmını alan firmalar var, bu durumda uğraşmaya değmez,

– Mevzuat sık sık değişiyor, nasıl takip edelim? Takip edemediğimizden dolayı projelerin bir kısmı ret oluyor,

– Bu ve benzeri şikâyetler daha da artabiliyor.

REKABET BASKISI

Bu olumsuz düşünce, tutum ve davranışlara karşın özellikle küresel rekabet firmaları rahat bırakmıyor, yerli ve yabancı rakiplerine göre yenilikçi ürün ve bununla uyumlu süreç yenilikleri yapmaları gerekiyor. Ancak bu iş risk ve belirsizlik taşıyor, bunun için Ar-Ge projesi verip, devletin bu riske katlanılmasında yardımcı olunmasını, mühendis maaşlarının bir kısmının devlet tarafından karşılanmasını, üzerlerindeki sigorta ve vergi yüklerinden biraz arınmak istiyor vb. gibi gerekçelerle Ar-Ge projesi verme arzusu gündeme geliyor.

Ancak başlangıçta mevcut alışkanlık ve inançlar (paradigmalar) proje verme arzusundan daha güçlü olduğu için, bir türlü proje verme aşamasına geçilemiyor. İşte bu durumda proje verme arzusu ile uyumlu “YENİ BİR İNANCA KÖPRÜ KURUP” zihinsel, duygusal  ve fiziksel boyutlarda  bu konuya sürekli ve bilinçli bir şekilde odaklanıp yeni bir inanç ya da paradigma sistemi kurmak gerekiyor (İnanca köprü kurmak kavramını” Esther & Jerry Hicks’in Çekim Yasası “kitabından aldım). Haliyle bu durum yani proje verme arzusunun mevcut duruma göre daha baskın çıkması  için, zaman ve bilinçli çaba şart. Gerek literatürde okuduklarımdan gerekse kendimin ve başkalarının deneyimlerinden gözlemlediklerime göre başka yol da yok gibi görünüyor. Nitekim “Düşün ve Zengin Ol Kitabının yazarı Napoleon Hill’e göre, HİÇBİR BEDEL ÖDENMEDEN BİR ŞEY ELDE EDİLEMEZ”.

 

TEORİK KONSEPT

Literatür araştırmasında, geleneksel olarak  olayların sebeplerini araştırırken Y= f(a,b,c,d…)  tarz “Fonksiyonel Analiz” kullanılır: Örneğin yukarıdaki mevcut durum analizindeki her nedeni sebep olarak gösterip, bu sebeplerin sonucunda firmaların neden proje vermediğini açıklayabiliriz. Bence bu tarz bir analiz bizim amacımız için yetersiz kalıyor.

Bence  yenilik çalışmalarında analiz yöntemi olarak ,“ZITLIK YASASI’ndan hareket ederek  analizde “ Sentezci /Birleştirici Fonksiyonel Analizi “combinative function analysis” kullanmalıyız. Burada mevcut durumun etkisi ile yeni iyileştirilecek hedef durumun etkisi bir bütün halinde birleştirilerek ele alınır, sayısal olarak da  örneğin 100 birim esas alınır. Hedef yeniliğin, başarının toplam etki içindeki baskın etkisi 51 olduğunda artık yeni durumun, inancın, çerçevenin  koşulları geçerli olur. Mevcut durumun baskın etkisi 50’yi aştığı sürece, ne yazık ki iyileşme olmuyor. Ancak firmaların yaşadıkları zorluk ne kadar ciddi ve çetrefilli ise Ar-Ge Projesi vererek elde edecekleri mutluluk ve başarının hazzı da o kadar yüksektir. Bu konuda Halil Cibran’ın Ermiş adlı kitabından aldığım şu sözler çok anlamlıdır; “Sadece zayıflığı tanıdığınız kadar mutluluğu ve neşeyi tanıyabilirsiniz”. Linkedin sitesinde bu durumu teyit eden birçok yazı okuyorum, aşağıda üç tanesi:

– Cesaret korkuya direnmek, onu yenmektir ; yoksa korkuyu ortadan kaldırmak demek değildir.

-Zig Ziglar

     (Kaynak: Kişilik ve Yetenek Envarterleri, www.thomasturkiye.com)

– In order to succeed, your desire for success should be greater than your fear of faıulre.

-Bill Cosby

(Türkçesi: Başarılı olmak için, başarı arzusunun hata yapma korkusundan daha büyük olması gerekiyor.)

 

   –  Güçlüyüm !  çünkü zayıflıklarımı biliyorum.

      Güzelim !  çünkü kusurlarımın farkındayım.

      Bilgeyim ! çünkü hatalarımdan çok şey öğrendim.

      Aşığım ! çünkü nefreti hissettim.

      Gülebiliyorum ! çünkü üzüntü nedir biliyorum.

       (Kaynak : Linkedin Necdet Topçu / 11.11.2014)

 

SENTEZCİ  FONKSİYONEL ANALİZİN AR-GE PROJELERİNE UYGULANMASI 

Bu mantığımızı Ar-Ge projesi verme faaliyeti ile ilişkilendirirsek, araştırma ve Yenilik Proje verme arzusu ile inancını  “Innovation”  nın  <I> İle mevcut teknolojik durumu, rutin üretim yapma alışkanlığını da İngilizceden alarak  “State of the art” ın <S>  sembolü ile gösterirsek Proje yapma arzu ve çıktısı PD (Deliverables of Project) olarak alırsak : PD=I/S ‘e bağlıdır. Proje verme arzu ve inancı yani formülümüzde <I> mevcut duruma göre daha baskın düşünce olduğunda,firmalar ancak proje vermeye  başlayacaklar ,aksi durumda proje verme hevesi ateşli bir saplantı haline gelmediğinden,Ar-Ge projesi yapılmayacaktır.Bunun için proje vererek eyleme geçmek gerekiyor.Proje vermedikçe,yani pratik yapmadıkça bir gelişme elde edemeyiz.

 

SONUÇ

Bu durumda her ne pahasına olursa olsun bugünden Ar-Ge projesi yazmaya başlamalıyız. Bu yol ile Ar-Ge projesi vermeme panik atağını önlemeliyiz. Başlangıçta başarısız da olunsa, Napoleon Hill’in dediği gibi her başarısızlık, dengi ve daha fazla avantajın tohumlarını da beraberinde getirir, ayrıca olumsuz durum için harcadığımız zaman ve enerjiyi olumlu durum için harcarsak, başarı kaçınılmazdır. Aslında bana göre zıtlık yasasından hareketle oluşturulan  sentezci  analiz yaklaşımı  YENİLİKÇİ YAŞAM FELSEFEMİZ VE SÜREKLİ BÜYÜMEMİZ İÇİN ŞARTTIR.