İHRACATÇI GÖZETİM SERTİFİKASI ALARAK ALICININ MUHTEMEL PROBLEMLERİNE ENGEL OLABİLİR

Asım YAZICIOĞLU

SGS Genel Müdürlük Danışmanı

 AGFD Akredite Gözetim Firmaları Derneği Başkan Yardımcısı

Prime Dergisi / Temmuz 2014

 

 

 

“En önemli hedef gözetme firmalarının kalitesini artırmak ve saygınlığını en üst seviyede tutmak.”

 

Asım Yazıcıoğlu ile gözetme hizmetinin Türkiye’deki tarihi ve güncel durumunu konuştuk.

Gözetme şirketleri günümüzde artan dünya ticaretinde giderek önem kazanmaktadır. Bu konuda ilk faaliyete geçen şirketler daha çok kuzey Avrupa’da bulunmaktave bu faaliyetlerin 1878 yılında Avrupa’da tahıl kontrolleri ile başladığı görülmektedir. Daha sonra malların ticaretinde üçüncü bir hakem tarafın malların kalite ve miktarını belirlemesi istenmiş ve bu hizmetler gelişmiştir. Bu gözetme şirketlerine “Sürveyans” denirdi. Bir araya gelen bu firmalar, merkez teşkilatlarını 1912 yılında Socite Generale de Surveillance adı altında SGS (Societe Generale de Surveillance SA) İsviçre’nin Cenevre kentinde kurmuştur.

Türkiye’de gözetim hizmetleri 1933 yılına kadar yurt dışından gelen enspektörlerle yürütülmüş ve 1934 yılında Gözetme Türk Limited adıyla ilk gözetme firması kurulmuştur. Şirket daha sonra 1976’da çıkan kanunla yabancı şirketlerin Türk firmalarına ortak olmaları serbest olduğunda SGS’nin legal bir firması olarak %51 Türk, %49 yabancı sermayeli olarak SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ adını almış ve Societe Generale de Surveillance SA ortaklığına katılmıştır. Türkiye’de resmi yetkililerce 1980 yılına kadar tanınan tek şirket olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. 1995’de hisselerin tamamını Türk ortağından alarak İsviçre bazlı çok uluslu gözetme şirketi olarak 90.000 çalışanıyla dünyanın 163 ülkesinde SGS adıyla faaliyetini sürdürmektedir.

Şirketimiz başta maden, metalürjik mamüller ve tahıl ürünleri departmanı ile işlerini başlatmış ve daha sonra petrol, gaz, tüketici ürünleri, hükümet kontratları departmanları ile hizmetini sürdürmüştür. Sanayinin ihtiyaçlarına bağlı olarak endüstriyel ürünler departmanı ve ISO kalite belgelendirme ve çevre departmanları da kurulmuştur. Gebze ve Mersin’de petrol ve atık yağ laboratuvarı, İstanbul, Mersin ve Hatay’da gıda kontrol laboratuvarları, Ankara Sincan sanayi bölgesinde maden araştırmaları ve ticari madenler numune hazırlama ve analiz laboratuvarı ve İstanbul’da tekstil ve tüketici ürünleri laboratuvarı ve sayısı bini aşan personeli ile Türkiye’de SGS olarak hizmetlerini sürdürmektedir.

 

 

Başta demir çelik sektörü olmak üzere, hizmetlerinizin sanayiciler için hangi detaylarda fark yarattığını okurlarımızla paylaşabilir miyiz?

Belirtmeliyim ki, Türkiye’de demir çelik sektörünün gelişmesinde SGS’nin katkısı büyüktür. Bir diğer önemli bilgi ise Türkiye’nin ilk inşaat çeliğinin ve ayrıca ilk levhanın Erdemir’den İran’a ihracatını koordine etmiş, en önemlisi de ilk doğalgaz borularının İran’a ihracatında koordinasyonu sağlamış ve SGS Alman ve İngiliz elemanları ile Türkiye’de ilk doğalgaz boru imalat gözetim iş talimatını 1980’li yıllarında yazan kişiyim. SGS’ye 1976 yılında girdiğimde SGS Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Karabük ile bir anlaşma imzalamış ve tüm iç ve dış hammadde alımlarının kontrolünü Türkiye Demir Çelik İşletmeleri ile birlikte numune alıp kontrollerini yapmaktaydı. SGS Karabük’de özel ofis kurmuş ve tüm hammaddelerin, demir cevheri, kömür, ferroalyaj, dolomit ve benzeri alımlarında numune alımına ve testlere nezaret etmekteydi. Türkiye inşaat demirini o yıllarda Rusya ve Bulgaristan’dan ithal etmekte, SGS ise yabancı satıcılar ve Türkiye’den alıcılar arasındaki miktar ve hasar kontrolü hizmeti vermekteydi. Türkiye’nin inşaat demiri ihracatı İran devriminden sonra İran’ın tüm demir çelik ürünlerini Türkiye’den alma kararı alması ile başladı ve gelişti. Zamanın bir dış ticaret şirketince ihracatı gerçekleşen ilk inşaat demiri 2000 ton miktarında, 8 mm’lik nervürsüz inşaat demiri oldu. Şahsımın koordinasyonu ve gözetme hizmeti ile bu kontrole gittiğimde malzemenin yüklenmek üzere olduğunu ve kurbanların dizildiğini kamyonların bez afişle “İhracatımız hayırlı olsun” yazıları taşıdığını görmüştüm. Oysa L/C gereği numune alıp test yapacaktım. Bunu söylediğimde herkes hazır bunu akşama kadar yapalım dediklerinde acele numune kestirerek test yapmak istedim. O yıllarda bir ya da iki özel fabrikada fiziksel test cihazları vardı. Karabük fabrikasına yollansa iki haftada ancak sonuç gelirdi. Yakındaki bir fabrika inşaat demiri üretmiyordu ancak Doğu Almanya’dan yeni gelmiş bir çekme cihazı vardı. O yıllar onların ihracat gözetme hizmetlerini yaptığımdan laboratuvar müdürüne rica edip birkaç çubuğu test ettirdim. Fakat malzeme DIN normuna göre sert ve kırılgan çıktı. Bu ara belirteyim fabrikada DIN normu yoktu, belki de bilinmemekteydi. Bu normları SGS Almanya’dan belki de ilk temin eden kişi oldum. Bu fabrika özel demir çelik fabrikasından aldığı kütük demirlerden inşaat çubuğu çekiyordu. Test neticesinin olumsuz olduğunu ve ihracatın yapılamayacağını nasıl fabrikaya ve de eşlerini uğurlamaya gelmiş kamyonculara söyleyecektim. Bu sıkıntıları yaşadım. Daha sonra ithal kütük kullanılarak bu malzeme DIN ST 37 normuna uygun üretilmiş oldu.

İran’ ihracat daha sonra hızlanınca dünyada mevcut rakip firmalar ve lokal firmalar bakanlığa müracaat yaparak bu sektördeki gözetme firmaları sayısını arttırdı. O yıllarda yaptığımız kontrollerde bilhassa lama ve köşebentte büyük kalite hatalarını Karabük’de özel fabrikalarda tespit ederek mal reddediyorduk. Paslı malzemeler, bağlarda kısa köşebentler, 5X5 cm olması gereken köşebentin daha sonra 2X3 cm’e varan şekilde ebat değiştirmesi, çatlak ve izli inşaat çubukları olması daima mal reddine neden oluyordu. Kaliteli malzemeler de tabi oluyordu ve bunlara rapor kolaylıkla veriliyordu. Üreticiler öncelikle SGS’yi devlete şikayet yolunu seçtiler.

Bir gün Yönetim Kurulu Başkanı beni çağırdı, rahmetli eski Başbakanımız Ecevit gelen yoğun şikayetler üzerine telefon etmişti. Kendisine Türkiye de üretilen malzemelerin kaliteli olmasını ve yapılan hataların ileride ihracatımızı olumsuz etkileyeceğinden bahsederek “Türk malının kötü imaj vermesini önlemeye çalışıyoruz” dedim. Üreticilerden o yıllarda Türkiye’de ancak bu şekilde en iyi malzeme olur iddialarına karşı, alıcıların Türkiye’de bu kadar üretilebiliyorsa, “Niye sizden alayım?” diyeceğini ve Türk malının kalitesiz damgası yiyeceğini belirtiyordum. Rahmetli Ecevit olayı öğrenince beni genç bir mühendis olarak tebrik etmişti.

Bugün yine bazı merdiven altı malzeme üretenler Irak’ a yapılan ihracatta da SGS raporu istenmesi üzerine de aleyhimizde propaganda yapmaktadır. Biz yıllarca üreticilerin hataları nerede yaptıklarını ve nasıl düzeltecekleri konusunda uzmanlarımızca danışmanlık da yaparak onların bugünlere gelmesine büyük emek ve mesai verdik. Denebilir ki SGS ve daha sonra rakiplerimizin titiz kontrolleri ile demir çelik fabrikaları bugünkü üretim kalitesine ulaşmıştır. SGS’nin gerek yabancı gerekse yerli mühendisleri fabrikalarda standarda uygun malzeme üretilmesi konusunda sürekli danışmanlık hizmeti vererek bugünkü kaliteli malzemelerin üretilmesi için zihniyet ve ekipman değişikliğinin yapılmasına vesile olmuştur.

 

 

Ürün incelemelerinde izlediğiniz prosedür neler? Özellikle kusur veya adet eksiği var mı diye    inceliyorsunuz yoksa her gözetim işlemi kendine has özel çalışmalar mı gerektiriyor?

Ürün incelemelerinde SGS’nin kendi prosedürleri ve iş talimatları vardır. Bunlar şahsımın Türkiye’de ilk yazdığı gözetme hizmetleri prosedürüne bağlı olarak konusunda tecrübeli ve eğitimli elemanlarınca yapılmaktadır. Önemli olan, alım ve satımlarda belirtilen uluslararası standartlara göre ve varsa değişik talepleri de dikkate alınarak üretimin yapılması ve bunun dikkatli kontrolüdür. Demir çelik ürünleri kontrolleri genel olaraküretim esnasında yapılmaktadır. Bu kontrol kullanılacakhammadden başlayarak fabrikadaki üretim sistemini de kapsamaktadır. Önemli olan üretimde bu şekilde hassas kontrollerin malın yüklemesinde de bulunarak hatalı ve

hasarlı malların yükletilmesinin de önüne geçmek ve de bu olmuyorsa hata ve kusurun nerden kaynaklandığını ve kimlerin sorumlu olduğunu saptayarak firmaların zararlarının önlenmesini sağlamaktır.

Birçok satış sürecinde miktar kontrolü de vardır. Bunun kontrolü gerek alımlarda gerekse ihracatlarda değişik prosedürler içerir. Bu kontrolü basite almak firmaları zarar uğratmaktadır. Eksikliğin malzemenin bağ adedinden mi parça sayısından mı, ambarda istif durumundan mı, dökülme saçılmadan mı gerçekleştiğini gözlemleyecek tecrübeli elemanlara ihtiyaç vardır.

 

 

Demir ve çelik sektöründeki gelişmeler sizi nasıl etkiliyor? 2014 yılı sizin çalışmalarınız açısından nasıl geçiyor, yılın kalanı sizin açınızdan nasıl şekillenebilir?

Sektörde ihracat yıllar geçtikçe daralma göstermektedir. Bunun başlıca nedeni ise alıcı ülkelerdeki ekonomik sorunlar ve de o ülkelerde demir çelik fabrikalarının kurulması ile daralan piyasa şartlarında görülmektedir. Bu gibi durumlarda alıcılar daha seçici olmakta ve satıcıların önerdikleri gözetme firmalarını değil de kendi ülkelerinde güven sağlamış uluslararası gözetme firmalarını tercih etmektedirler. Gözetme şirketleri bu sektörde ayrıca TSE’nin yeni yapılanması ile gözetme faaliyetlerinde bulunması ve yaptığı ülke kontratları nedeni ile de pazarda çok ciddi bir rakiple karşı karşıyadır.

Birçok yerel gözetme firmaları gerek üretim azalması gerekse rekabet nedeni ile sektörde ancak hurda kontrolleri ile ayakta kalır hale gelmeye başlamışlardır. Yılın ikinci yarısında iş artışı az da olsa beklenebilir ama bu iş dağılımı bir kaç gözetme firmasının etrafında yoğunlaşması beklenmektedir.

SGS; maden, demir çelik, tarımsal ürünler, endüstriyel ürünler, kalite belgelendirme, ülke kontratları, petrol ve gaz çevre hizmetleri, tüketici ürünleri (tekstil, ev eşyaları, tv, çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli ürünler, gıda vs.) ve otomotiv departmanı ile geniş bir yelpazede hizmet vermektedir. Ayrıca dört adet gıda, Ankara maden ve jeolojik araştırma, tarımsal ürünler, tekstil laboratuvarları, rosh ve reach test ve oyuncak laboratuvarı ile hizmet vermektedir. SGS, elektrik ve ayakkabı test laboratuvarı da faaliyete geçirmeye başlıyor.

 

 

Akreditasyon konusunda neler söylemek istersiniz? Akredite olmayan firmaların demir çelik sektöründeki hizmetlere etkisi nasıl oluyor?

Gözetme firmalarının ciddi bir denetimi yapılmak isteniyor ve bu nedenle resmi kurumlara bağlı olarak ülkemizde çalışılması ön görülüyor. Bunun nedeni muayene kuruluşu olarak kabul edilmeleri ve verdikleri malzeme kontrol raporlarının resmi olarak kabul edilmek istenmesidir. Bu durum gözetme firmalarına iş sahası artışı sağlayabilir. Ancak işi, dünyada satıcı ve alıcı arasında yapılan bir ticarete konu olan malın tarafsız ekspertiz hizmetini yapmak olan gözetme hizmetinin herhangi bir resmi kuruluş ya da bakanlığa bağlı ve akredite olma şartı yoktur. Zira yapılan bir ticari işte tarafların seçtiği ve güven ile itibara dayanan bir kuruluştur ve raporu ticari alım ve satımda kullanılarak ödemeler yapılır ya da gerektiğinde ceza kesilir.

Bu durumun benzerini Avrupa’daki arbitrasyon olayına benzetirim. Firmalar herhangi bir problemde mahkemeye gitmeyi değil aralarında anlaşarak hakem kuruluş olan arbitrasyon kurumunu atarlar ve onun oluşacak problemlerde vereceği kararlar nihaidir.Türkiye’de bakanlık da gözetme firmalarının bakanlığa bağlanması konusunda kararsızdır. Gözetme kuruluşları Türkak’dan akredite olduklarında yaptıkları hizmetin denetlenmesi ve değerlendirilmesi kolay olur ve bu kuruluşların kamuda ve özel sektörde itibarı artar.

Bugün kuruluşları ve çalışmalarını sınırlandırmanın imkanı yoktur. Ülkemize birçok Türkiye’de tanınmayan gözetme firmaları elemanı satıcı ve alıcı kontratına göre zaten gelmekte ve hizmet vermektedir. Bu firmalar satıcı temsilcisi olarak da limana girebilmekte ancak bizim gibi Bakanlık ve Türkak’dan akredite olan firmalar ne yazık ki bazı limanlara belgesi olmasına rağmen girişte zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Bu konuda yıllara dayanan şahsi çabalarım bugüne kadar bir sonuç vermemiştir.

 

 

Gözetim ve denetim hizmetlerinin yaşadığı genel sorunlar ve çözülmesi gereken öncelikli konular sizce nelerdir?

Öncelikle bu firmaların bağımsız olması ve herhangi bir resmi kuruluşa akredite olarak çalışma şartı olmaması lazımdır. Ancak raporlarının resmi makamlarca kabul görmesi ve istendiği durumda bu firmaların hem Bakanlıkça hem Türkak tarafından akredite olmaları istenebilir. Şu anda yapılan gözetme işlerinin çoğu Türkak akreditasyonu gerekmeden alıcı ve satıcı arasında verilmektedir. Türkak akreditasyonunu bazı resmi kuruluşlar görev vermede zorunlu tutmaktadırlar. Yabancı alıcılar gözetme firmasının akredite olması şartını aramazlar. Onlar için tanınmış ve ülkelerinde de bu kuruluşun faaliyette olmaları yeterlidir.

Biz akredite olup görev yaparken hala limanlara iznimiz dahi olsa girmekte sıkıntı çekmekteyiz. Hele miktar kontrolü yaptığımız işlerde kantara dahi sokulmamaktayız. Bu durumu bugüne kadar düzeltecek tedbirler maalesef alınamadı. Yaşanan bu sıkıntıda, sayıları artan gözetme kuruluşlarının elemanlarının yeterli enspektörlük bilgisine sahip olmadan işe yollanması ve bu nedenle bazı yanlış tutumların da payı vardır.

Bahsedilen tüm bu sorunları çözüme kavuşturmak ve gözetme şirketlerini bir çatı altında toplamak için Akredite Gözetim Firmaları Derneği (AGFD) iki yıl önce birkaç gözetme firması ile birlikte kuruldu. Derneğin başkan yardımcısı olarak bakanlıklar nezdinde yönetim kurulu arkadaşlarım ile temaslar yapmakta ve sorunlarımıza bir kısım çözümler getirmeye çalışmaktayız. Hedefimiz gözetme firmalarının kalitesini artırmak ve saygınlığını en üst seviyede tutmaktır.

 

Okurlarımıza son olarak neler söylemek istersiniz?

İhracat yaptıklarında gözetme hizmeti mutlaka almalıdırlar. Alıcının varış limanında çıkaracağı muhtemel problemlerde ellerinde onları savunacak gözetme sertifikası bir güvencedir.

İthalat yaparken de ithalatın yapıldığı ülkedeki gözetme firmasının Türkiye’de mutlaka bir ofisi olmasını tercih edilmeli. Böylece herhangi bir olumsuzlukta ülkemizdeki kuruluşu ile hak savunmak için çözümler aranabilir, gerekirse onlar sorumlu tutulabilir.

Firmalar gözetme firmasını görevlendirirken bilinirliğini, eleman yapısını ve ilgili konuda akredite olup olmadıklarını, alıcı ülkede verdiği sertifikasının kabul görüp görmediğini araştırmalıdır. Bilhassa ithalatlarda malzemenin herhangi bir olumsuz durumu çıkması durumunda o malzemenin ithal edilen malzeme olduğunun kanıtlanabilmesi için orijinal yapısını bozmadan gözetme firmasını görevlendirmeleri gerekir.

Benim önerim gemi ya da konteyner ile gelen her malzemeyi gemiden ya da konteynerden inerken kontrolünü yaptırın. Böylece gelen olumsuz malzemenin satıcının malzemesi olduğunu ispatlayabilirsiniz. Malzeme deponuza gelmiş, orijinal ambalajı bozulmuş ve üzerinde ithalatçının hiç bir işaret ve etiketi yoksa bu malzemenin gözetmesini yaptırmakla şikâyetlerinize çözüm bulmanız zorlaşır. Bu nedenle ülkemizde demir çelik sektörü genel olarak tüm alımlarında miktar ve kontrolünü malzemelerin tahliyesinde yaptırmaktadır. Yine de zaman zaman depolara çağırılarak geç de olsa kontrol yaptırılmaktadır. Bu durum birçok problemlere yol açmaktadır.

Etiketler: