Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK
Ulusal ve Uluslararası Ar-Ge Hibe Fonları Uygulayıcısı,
Dış Ticaret Uzmanı, Öğretim Üyesi, YMM
GİRİŞ
Avrupa Birliği H2020 Yeni KOBİ aracı SME Phase 1 (Faz 1) programı kapsamında 17 Haziran 2015’te kapanan program için 2029 proje önerisinden 342’si eşik değeri (threshold) geçmiş, bunların da 120’si 50.000 Euroluk hibe fonu elde etmeye hak kazanmışlardır. Linkteki grafikte görüleceği üzere 18.06.2014’te başlayan bu programdan toplam fonlanan 192 firmayla İspanya birinci, 168 firmayla İtalya ikinci, 121 firmayla ingiltere üçüncü olarak başı cekmektedir. Türkiyenin ise bu programda toplam 6 projesi kabul edilmiştir. https://www.linkedin.com/pulse/i4sme-phase-1-last-cut-off-results-142-out-2029-proposals-aznar
2014 yılında İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun AR-GE harcamaları % 29,3 artarak 223.435.174 TL olarak gerçekleşti ve şirketlerin üretimden, satışlarından AR-GE harcamalarına ayırdıkları pay sadece yüzde 0,3’lerde kaldı. Gelişmiş sanayi ülkelerinde ise AR-GE harcamaları için ayrılan pay %6-8 civarında (http://www.iso.org.tr/haberler/etkinlikler/iso-turkiyenin-ikinci-500-buyuk-sanayi-kurulusu-arastirmasinin-sonuclarini-acikladi/):Yine aynı linkte yeniliğin önem taşıdığı ileri teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunda yaratılan katma değerin toplam katma değer içindeki payı % 4,3,orta –ileri teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı % 24,6(düşük teknolojide % 45,orta-düşük teknolojide % 26,1).
Yenilikçi faaliyetlerle doğrudan ilişkili Global 500 dünya markası içinde ABD 167 marka ve % 40,6 ile birinci,Japonya 52 marka ve % 9.9 ile ikinci,Fransa 39 marka ve & 7.4 ile üçüncü,Almanya 31 marka ve % 6,7 ile dördüncü sırada.İngiltere 29 marka ve % 6.5 ile beşinci,İspanya 12 m2ka ve % 2,7 ile dokuzuncu sırada,İtalya 9 marka ve % 1,5 ile on birinci sırada (https://image-store.slidesharecdn.com/88b5d9e3-c956-4aae-ab0b-7f5354a8f91f-original.jpeg) sıralamada Türkiye yer almıyor.
DURUM ANALİZİ
– Her şeyden önce firmaların önemli bir bölümü ilk projelerinde Ar-Ge projelerine ve alınan hibelerin gerçekliğine pek inanmıyorlar, bunun sonucu geleneksel davranış olan Ar-Ge ve Yenilik yapmadan rutin üretim ağırlıklı çalışmak ve gerekli olan makine teçhizatın da al-tak şeklinde tedarik edilmesidir.
-Ar-Ge projesi yapma ve hibelendirme süreci konusunda yeterli bilgi sahibi olunmaması da güvensizlik yaratıyor. Bize göre ulusal ve uluslararası kılavuzları, dokümanları, kitap, makaleleri pek okuma alışkanlığı yok. OysaImmanuel Kant’ın dediği gibi ancak bilgi ile geleneksel yaklaşım ve davranışlara olan bağımlılığımızdan kurtulabiliriz. Kant’a göre burada sorun, aklı kullanma kararlılığı ve cesaretini tam olarak gösterememektedir.
– Stephen R.Covey’in 8’inci Alışkanlık adlı kitabının 52.sayfasındaki R.D.Laing’e ait farkındalıkla ilgili şu alıntıyı yenilik faaliyetlerimiz için düşünmeliyiz:
“Düşündüklerimizin ve yaptıklarımızın kapsamı, farkına varamadıklarımızla sınırlanır. Farkına varamadığımız şeyin farkına varamadığımız için de değişmek için yapabileceğimiz pek bir şey yoktur; ta ki farkına varamamanın düşüncelerimizi ve eylemlerimizi nasıl biçimlendirdiğinin farkına varana kadar”.
-Okumama yanında, parasal ve mali teşvikleri bir bütün halinde değil de, kısmi olarak birbirinden bağımsız olarak görüp değerlendirmek, Ar-Ge projesi yapma motivasyonunu bizce negatif etkiliyor. Çoğu KOBİ sahibi öz kaynak yetersizliği ile vergi ve sosyal yükümlülüklerinin yüksekliğinden yakınıyor. Oysa Ar-Ge projesi yapıp, TÜBİTAK, KOSGEB ve daha ileri aşamada Avrupa Birliği Projeleri verse, alınacak hibe yanında 2008 yılında yürürlüğe giren 5746 sayılı Ar-Ge Teşvik Yasası ile vergi matrahından indirmek için % 100 Ar-Ge indirimi yanında çalışanların gelir vergisi stopaj desteği ile SGK işveren desteğinden de yararlanılarak, büyük bir rekabet üstünlüğü elde edilebilmektedir. Ayrıca TÜBİTAK ya da KOSGEB Ar-Ge projesini başarı ile tamamlayan KOBİ, prototipin seri üretim ve ticarileşmesi için standart makine alımı ve yeni eleman istihdamı için KOSGEB’in endüstriyel uygulama programı ile Sanayi Bakanlığının Teknoyatırım ve Ekonomi Bakanlığının 5.Bölge yatırım teşvik belgesinde ek parasal ve mali teşviklerden yararlanma imkanına kavuşmaktadır.
-Firmalar arasındaki rekabet içinde işbirliği bilincinin de tam olarak gelişmemesi Ar-Ge projesi yapma konusunda karşılıklı pozitif etkilenmeyi ve birlikte iş yapmayı engelliyor. Bu yapının bizce en olumsuz sonucu, çoğunluğu konsorsiyum projeleri olan Avrupa Birliği Ar-Ge projelerine Türkiye’nin katılımının çok düşük düzeyde kalması ve başarısının da ülkeler başarı sıralamasında sonlara doğru olmasıdır.
-Bizce diğer bir durum; sorunları iyileştirmek için bir fırsat gözüyle bakıp çözüm için yeni yöntemler bulmak ve bu kapsamda proje yapma arayışına girilmemesidir, gerekli çabanın gösterilmemesidir. Ar-Ge projesi yazma konusunda uzman birçok danışman bulunmakta olup, onlardan hizmet alınabilir. Ancak burada da sisteme güvenmemekten dolayı bazı firma sahipleri danışmana “önce proje çıksın ve havale gelsin, o zaman ödeme yaparız” diyorlar. Oysa proje danışmanlığına başlama ile hibe havalesinin gelmesi ortalama çoğu zaman bir yılı bulabildiğinden, danışmanın yaşama şansı yok edilerek, sağlıklı işbirliği kurulamamaktadır.
ÇÖZÜM YÖNTEMİ
Bizce çözüm için, yukarıda sıraladığımız mevcut negatif durum, duygu ve düşüncelerle SÜREKLİ MÜCADELE EDEREK, iş yapma usullerimizde iyileştirme yapmaktır (yani yenilik-inovasyon yapmaktır). Ben şahsen bu konudaki mücadele gücümü Yüce Kitabımız KUR’AN’ın birçok ayetinden almaktayım, ayetlerin bir çoğunda yenilikten ve yeni ile mevcut durumun mücadelesine ilişkin örnekler verilmektedir.Örneğin Rahman suresi 29’uncu ayette “ O (Rabbimiz) her an yeni bir ilahi tasarruftadır” denilmektedir.
Peki nasıl iyileştirme yapacağız, izleyeceğimiz bir yöntem, yol var mı? Ben şahsen bu konuda akıl ve bilimi kullanarak literatürü iyice taradım, karşıtlık(zıtlık) yasasına bağlamında analiz yöntemi olarak “BÜTÜNLEYİCİ (combinative)FONKSİYONEL ANALİZ” yöntemini buldum, kendimde uyguladım, iyi sonuçlar alıyorum ve hayatıma bu yöntemle devam ediyorum. Bütünleyici Fonksiyonel Analizi şöyle tanımlayabiliriz: mevcut durum ile iyileştireceğimiz durumu birbirine zıt olarak, bir bütün halinde bütünleşik olarak görmek, ara vermeden iyileştireceğimiz her bilinçli,kasdi eylem, düşünce ve duygu ile mevcut durumun etkisini azaltmak, ona direnmek ve yenmek (yoksa onu ortadan kaldırmak değil – Hiçbir şey zıttı olmadan var olamaz, mevcudu yok edersek, iyileştireceğimiz unsur da olmaz, onu da ortadan kaldırırız), bu yolla iyileştireceğimiz durum baskın durum olduğunda, sonuç hedeflediğimiz şekilde gerçekleşir.
Bu yöntemi Ar-Ge projesi verme faaliyeti ile ilişkilendirirsek; Araştırma ve Yenilik Proje verme niyet ile inancını “Innovation” nın <I> İle mevcut teknolojik durumu, rutin üretim yapma alışkanlığını da İngilizceden alarak “State of the art” ın <S> sembolü ile gösterirsek Proje çıktısını DP (Deliverables of Project) olarak alırsak: DP=I/S ‘e bağlıdır. Proje verme niyet ve inancı yani formülümüzde <I> mevcut duruma göre daha baskın eylem, düşünce ve duygu olduğunda, firmalar ancak proje vermeye başlayacaklar, aksi durumda proje verme hevesi ateşli bir saplantı haline gelmediğinden, Ar-Ge projesi yapılmayacaktır. Bunun için proje vererek eyleme geçmek gerekiyor. Proje vermedikçe, yani pratik yapmadıkça, sadece sözle konuşarak, bir gelişme elde edemeyiz.
SONUÇ
Bu durumda her ne pahasına olursa olsun bugünden Ar-Ge ve Yenilik projesi yazmaya başlamalıyız. Bu yol ile Ar-Ge projesi vermeme gevşekliğini önlemeliyiz. Başlangıçta başarısız da olunsa, Napoleon Hill’in dediği gibi her başarısızlık, dengi ve daha fazla avantajın tohumlarını da beraberinde getirir, ayrıca olumsuz durum için harcadığımız zaman ve enerjiyi olumlu durum için harcarsak, başarı kaçınılmazdır. Aslında bana göre zıtlık yasasından hareketle oluşturulan Bütünleyici Fonksiyonel Analiz yöntemi YENİLİKÇİ KİŞİSEL YAŞAM FELSEFEMİZ VE SÜREKLİ BÜYÜMEMİZ İÇİN ŞARTTIR.