Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK
Ulusal ve Uluslar arası Ar-Ge ve Yenilik Hibe
Fonları Uygulayıcısı, YMM
abdanmer@gmail.com
31.03.2016
MEVCUT DURUM
İşimiz gereği sürekli müşteri ziyaretlerinde bulunup, Ar-Ge ve Yenilik projelerinin önemi ile proje maliyetlerini hibe şeklinde fonlayan ulusal ve uluslararası kurumlardan bahsediyoruz. Firmaların küresel rekabetle baş edebilmek için artık rutin üretim yanında “Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerine” de odaklanması gerekmektedir.
Firmaların mevcut ürünlerinde, süreçlerinde, üretim yöntem ve usullerinde, pazarlama ve organizasyonel yapılanmalarında yeni ve önemli derecede iyileştirmeler yapmaları gerekiyor. Bu dalga çığ gibi firmaların üzerine geliyor. Bu durumda firmaların gelişmelerini engelleyen eski tutum, davranış ve yöntemlerini aşarak, yeni deneme çözümleri araştırmak, tasarlamak, uygun olanını eleştirel analizle bulup, geçerliliğini de gerçek ortamda sınamak durumundalar. İşte bu aşamada firmaların tepkiler karşısında ya Dıştan İçe Doğru ( Darwinci Ayıklanma Kuramı) ya da İçten Dışa Doğru (Popperci Modern Gelişme Kuramı) iş ve oluş içinde olduklarını gözlemliyoruz. Haliyle hangi yöntemin seçilip uygulandığı firmalar ve milli ekonomi üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır.
DIŞTAN İÇE DOĞRU DAVRANMA
– Bu kurama göre davranan firmalar, küresel rekabetten gelen bu değişime pasif olarak katılmakta, mevcut durumunu iyileştirecek, örneğin Ar-Ge ve Yenilik projeleri yapmak, fon kuruluşlarına başvurmak gibi deneme çözümleri üreterek, başarısız mevcut ve yeni çözümleri ortadan kaldırıp, uygun olanını seçme ve uygulama kararlılığı gösteremediğinden, hatalı davranışı ile beraber doğal ayıklanarak, piyasadan yok olmaktadır. Darwinci ayıklanma kuramı işte bu konuyu işaret etmektedir “hatalarını eleyemeyen firmaların, hatalarının icracısı olarak hataları ile birlikte yok olmalarıdır”.
– İmmanuel Kant’ın dediği gibi “bilgi (ve Ar-Ge /teknoloji üretimi –benim ilavem) ile bağımlılıktan kurtulabiliriz. Bilgi yoluyla, insanın kendi kendini mahkûm ettiği ergin olmayıştan kurtulunur. Ergin olmayış, başkalarının idaresinde olmadan aklını kullanamamaktır. Aklını, eksik olduğundan değil, başkalarının idaresi altında olmadan kullanma kararlılığı ve yürekliliği gösteremeyen, kendi kendini ergin olmayışa mahkûm eder”.
– Darwinci kurama göre davranan firmalar yenilikçi faaliyetlere Ar-Ge çalışması yapmadan başkalarının(özellikle dış firmaların) teknolojilerini yatırım mantığı ile satın alarak “al-tak” yada “ arakla-getir” yöntemini uygulamakta, son zamanlarda öne çıkan “imitation and innovation” yani “ arakla-geliştir” mantığını bile hayata geçirmeden formülün sadece arakla yani taklit kısmını gerçekleştirmektedir.
– Sonuçta hatalı yöntemi ile beraber yok olmaktadır.
İÇTEN DIŞA DOĞRU DAVRANMA
-Oysa Popperci bilimsel yönteme göre davranan firmalar çevreden gelen küresel rekabetle baş edebilmek için Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerine içsel ve aktif olarak katılmakta, mevcut sorunlarını çözmek ve rekabetle baş edebilmek için mevcut üretimleri yanında Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım faaliyetlerine de zaman ve kaynak ayırmakta, fonlama için TÜBİTAK, KOSGEB, EUREKA, EUROSTARS, AB H2020 gibi destek kurumlarına bireysel ve/veya proje vererek ortak olarak deneme çözümleri üretmektedir.
– Ürettikleri çözümler arasından en uygun olanı eleştirel tartışma ile seçip gelişmesini sınırlayıcı tutumunu, üretim yöntemini terk ederek yeni ürün ve süreç faaliyetlerine odaklanmaktadır. Bu durumda firma eski, hatalı rutin yaklaşımla birlikte yok olma yerine, hatası kendisinden ayrılarak ortadan kalkmakta, kendisi yenilikçi ve özgün yönleri ile rekabete karşı dimdik ayakta kalabilmektedir.
-Görüldüğü gibi içten dışa doğru bilimsel yöntemde firmalar yeniliği engelleyen sorunları eleştirel yöntemle ortaya çıkarak, Ar-Ge faaliyetleri ile deneme çözümleri tasarlamakta, birden fazla deneme çözümlerinin biri dışındaki diğer çözümleri eleştirel tartışma yoluyla ortadan kaldırarak, bulduğu uygun çözümün doğruluğunu uygulamada prototip imalatla sınama yoluna gitmektedir. Bu durumda gelişmelerini ve rekabetle baş edebilmelerini sağlayan temel iki araç: eleştirel yöntem ve ortadan kaldırma olmaktadır. Bununla birlikte her Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyeti ile birlikte firmanın bilgi ihtiyacı daha da artacağından, gidermek için yenilik faaliyetlerine tekrar başlayarak gelişme döngüsü süreklilik kazanmaktadır.
TÜRK FİRMALARI REALİTEDE HANGİ KURAMI DAHA ÇOK BENİMSEYİP UYGULUYOR?
-Şöyle bir soru sorulabilirsiniz: Karşılaştığınız firmaların yüzde kaçı Ar-Ge ve Yenilik projeleri yapma konusunda Darwinci kurama, yüzde kaçı bilimsel kurama göre davranıyor? Bize göre Darwinci kurama göre davranan firmaların sayısı az değil. Aksi halde Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların milli gelire oranı % 1’in altında kalmaz (standart oran % 3’dür), AB’ ye Ar-Ge için havuza aktardığımız katkının ancak % 5’ini geri alacak şekilde az sayıda proje vermemiz söz konusu olmazdı. Brüksel’deki iş ortağımız AB’ nin “Eco İnnovation” destek programı kapsamında gıda ve otomotiv konusunda Türkiye’den konsorsiyuma katılacak firmalar arıyoruz, ancak bulamıyoruz, başvurular yılsonunda kapanıyor. Türkiye en az başvuran ülke diye serzenişte bulunmazdı. TÜBİTAK ortak projeler için % 10 gibi ek destek oranı veriyor,1501 destek programına verilen projeler içinde ortak projelerin oranı 2012 yılında % 2,4 oranında kalırken, 1507 KOBİ destek programlarında ise bu oran % 0,9 gibi yok denecek kadar azdır, başka bir deyişle batılı firmaların çoklukla kullandıkları kümelenme (cluster) sinerjisi bizim firmalar arasında yok gibidir. Rekabet içinde işbirliğine girme hevesi çok azdır. Aşağıdaki Mercedes reklamına imrenmemek elde değil:
Link: Sayın Selçuk Birinci’nin güncellemesi https://www.linkedin.com/home?trk=nav_responsive_tab_home.
AR-GE KANUNUNDA YENİ DÜZENLEME İLE YENİ BİR İŞBİRLİĞİ İÇİNDE REKABET FIRSATI
5746 sayılı Ar-Ge Kanunun 2/d maddesi ile gündeme gelen “Rekabet öncesi işbirliği projeleri”: Birden fazla kuruluşun; ölçek ekonomisinden yararlanmak suretiyle yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlayarak verimliliği artırmak ve mevcut duruma göre daha yüksek katma değer sağlamak üzere, rekabet öncesinde ortak parça veya sistem geliştirmek ya da platform kurabilmek amacıyla yürütecekleri, Ar-Ge veya tasarım faaliyetlerine yönelik olarak yapılan işbirliği anlaşması kapsamındaki bilimsel ve teknolojik niteliği olan projeleri”dir diye tanımlanmıştır.
İŞBİRLİĞİ TÜRLERİ
Bizim düşüncemize göre kuruluşlar arasındaki işbirliği projeleri yatay(horizontal) ya da dikey(vertikal) bazda yapılabilinir.
– Yatay işbirliğine örnek; yüzey kaplama sektörüne hizmet veren firmaların dış ortamda bulunan bina dış yüzey yapı elemanları için korozyona dayanıklı kaplama geliştirilmesinde bir laboratuvar kurulması söz konusu olduğunda aşağıdaki test ve deneyler için aşağıdaki ekipman ihtiyacı karşılanabilir.
(Yoğunluk Testi: Piknometre, Konsantrasyon ölçümü: Refraktometre, Çinko Tayini, Sodyum Hidroksit Tayini, Sodyum Karbonat Testi, Demir tayini, Kobalt Tayini, 8.Krom +3 Tayini, RoHS Testi, Parlaklık Ölçüm Testi, Çinko Dağılım Oranı Testi, Kaplama kalınlığı testi, Görünüm kontrolü, Nitrat iyonu testi, Tuz testi).
– Dikey işbirliğine örnek; yeni tip ekmek geliştirebilecek pilot tesis verilebilir. Üniversitenin gıda ve/veya gıda makinaları bölümü, buğday tohumu geliştiren firma, gıda tünel tip fırınları geliştiren firma, karıştırıcı geliştiren birkaç tedarikçi ve ana sanayi firması ortak bir pilot tesis kurarak malzeme, ürün, makine veya proses geliştirebilirler.
DESTEKLER
Bakanlığın sunumunda;
İŞLEYİŞİ
İşbirliğine girecek olan kuruluşlar bir araya gelerek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına(BTS) bir proje sunarlar. Bu projenin Ar-Ge olup olmadığı hususu sanıyorum TÜBİTAK’a sorularak kanıtlanır.
Onaylandığında ortak bir banka hesabı açılarak, kuruluşlar vaad ettikleri bedelleri hesaba yatırırlar, bu iş ve oluşa yukarıdaki resimdeki teşvikler uygulanır. Bakanlık’tan % 50 hibe verilecek olması büyük avantaj. Ayrıca kuruluşlar katkıları oranında da teşviklerden yararlanacak.
GEORGE BERNARD SHAW ‘ın anlamlı sözü: “İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.”
KAYNAK:Darwin’ci ve Popper’ci pozisyonların yazılmasında yararlanılan kitap,Karl Raimund Popper,Hayat problem çözmektir,s.17-38,YKY Yayınları.