PROJE ÇALIŞMALARINDA YARARLANDIĞIMIZ OSLO KILAVUZU’NUN YENİLİKÇİ KRİTER VE İLKELERİNİ KİŞİSEL VE TOPLUMSAL STRESLE MÜCADELEMİZDE NASIL FAYDALANABİLİRİZ?

Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK

Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Hibe Fonları,

Tasarım/Ar-Ge Merkezi Uygulayıcısı,  YMM

25/02/2022

 

 

Mevcut durumumuzda görülüyor ki bireysel ve toplumsal bazda stresler yaşamaktayız. Mücadele etmemiz gerekiyor. Yoksa derinlik ve kapsamı artar.

 

Mevcut düşünce, duygu ve davranışlarımızda yenilikler yapmamız gerekiyor. Evrensel bazda yenilik fikirlerinin kaynağı Oslo Kılavuzu. Bu Kılavuz’a göre yenilik paragraf 3.9’a göre: Firmanın önceki ürünlerinden veya iş süreçlerinden önemli ölçüde farklı olan yeni veya geliştirilmiş bir ürün ya da süreç veya bunların kombinasyonu ve piyasaya arz edilmiş veya firma tarafından kullanıma sunulmuş olanlardır. Paragraf 3.39’a göre yenilik yapılacak iş süreçleri unsurları şöyle sayılmıştır: Mal ve hizmet üretimi, dağıtım ve lojistik, pazarlama ve satış, bilgi ve iletişim sistemleri, yönetim ve idare, ürün ve iş süreci geliştirme.

 

Bu bilgileri birey ve toplum kozmosuna uygulayabiliriz, bilim evrenseldir. Bireyin amacı, kendisi ve toplum için faydalı bilgi, bakış açısı, hizmet ve ürün üretip dış çevreye sunmasıdır. Birey, dış çevreye iç süreçlerindeki olumsuzluklar nedeniyle stresli çıktılar yansıtıyorsa, bunu yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş düşünce, duygu ve davranışlarla güncellemesi gerekiyor.

 

Bu konuda bizim de kabul ettiğimiz psikoloji hipotezine göre, stres; bireyin benlik bilincinin, içindeki Sonsuz Varlık iradesinden, Saf Gizil Güç’ün bilincinden önemli derecede sapmasından oluşur. Bu durumda bilincindeki düşünceyi içindeki Sonsuz Gizil Gücün iradesi ile eşleştirip, senkronize edip pozitif duygu hissetmesi gerekiyor. Bu durumda dikkatimizi zihnimizdeki düşüncelere vermek yerine duygulara vererek, sürekli pozitif duygu hissedip hissetmediğimiz konusunda uyanık ve tetikte olmak esastır.

 

Bu güncelleme ve stres durumu yaşamın dinamik doğası gereği sürekli mevcut olacağından, önemli olan onu reddetmek değil kabul ederek, onun negatif etkisini kontrol altına almaktır, yönetmektir. Bunu da içimizden alacağımız sevgi gücü ile yapacağız. Şu anda küresel bazda birey ve toplumlarda stres yoğunluğu nedeniyle stres ile ilgili yayınlar artış gösteriyor. Örneğin Jeff Haden linkteki yazısında” Son istatistikler, ABD’li işçilerin yaklaşık yüzde 80’inin işte stres yaşadıklarını söylediğini gösteriyor. Yarısı stresin davranışlarını olumsuz etkilediğini söylüyor. Yüzde 75’ten fazlası stresin baş ağrısı, yorgunluk ve uyku sorunlarına yol açtığını söylüyor. “. Stresi kontrol altına alarak yönetmek için üç adımlı sistem önerisinde bulunuyor: 1.Gerçek duyguyu belirleyin, 2. Belirli bir şekilde yanıt vermeye programlanmadığınızı anlayın, 3. Duyguyu yeniden çerçeveleyin.

Kaynak: https://lnkd.in/eEf_Kw4T

 

İçimizdeki saf gizil güçle iş birliğine girip, “Ben” den “Biz”e geçiş yapıp “Bir olma “yaklaşımı dini kaynaklarda da yer almaktadır. Örneğin Tevbe Suresi 14’ te, Tanrı zorluklarla ve kötülüklerle mücadelede bizimle iş birliği önermekte, mücadeleye girmemizi, O’nun bizim uzatılmış kolumuz olarak kötülükleri cezalandıracağını ve bize yardım ederek, kalbimizi rahatlatacağını ifade etmektedir. Bu durumda senkronize edilmiş düşünce, duygu ve davranışlarla iş birliği içinde eylemde bulunmanın, stresi kontrol altına alacak bilimsel rasyonel bir yaklaşım ve yol haritası olacağını ileri sürebiliriz.

 

Aydınlanma bir anlamda bize göre, bireyin içindeki “Bir” duygusunu hissetmesidir.

 

İlgili linkteki yazıda: “Jeff Bezos’un dediği gibi, “Stres öncelikle üzerinde biraz kontrole sahip olabileceğiniz bir şey üzerinde harekete geçmemekten kaynaklanır. Bunu tanımlayabildiğim ve ilk telefon görüşmesini yapabildiğim veya ilk e-postayı gönderebildiğim anda, dramatik bir şekilde anlıyorum, hissettiğim stresi azaltıyor.”